بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَأَقۡبَلُوٓاْ إِلَيۡهِ يَزِفُّونَ ٩٤

Derken (kavmi) koşarak onun önüne çıkdı (lar).

– Hasan Basri Çantay

قَالَ أَتَعۡبُدُونَ مَا تَنۡحِتُونَ ٩٥

(İbrâhîm) dedi ki: «Kendi (elinizle) yontmakda olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz»?

– Hasan Basri Çantay

وَٱللَّهُ خَلَقَكُمۡ وَمَا تَعۡمَلُونَ ٩٦

«Halbuki siz de, (elinizle) yapageldiğiniz şeyleri de Allah yaratmışdır».

– Hasan Basri Çantay

قَالُواْ ٱبۡنُواْ لَهُۥ بُنۡيَٰنٗا فَأَلۡقُوهُ فِي ٱلۡجَحِيمِ ٩٧

Dediler: «Onun için bir bina yapın da alevli ateşe atın onu».

– Hasan Basri Çantay

فَأَرَادُواْ بِهِۦ كَيۡدٗا فَجَعَلۡنَٰهُمُ ٱلۡأَسۡفَلِينَ ٩٨

Bunun üzerine ona bir tuzak kurmak arzu etdiler. Biz ise (Bil'akis) kendilerini (zeliller ve) sefiller etdik.

– Hasan Basri Çantay

وَقَالَ إِنِّي ذَاهِبٌ إِلَىٰ رَبِّي سَيَهۡدِينِ ٩٩

(İbrâhîm): «Ben, dedi, doğrusu Rabbime gidiciyim. O, bana yol gösterir».

– Hasan Basri Çantay

رَبِّ هَبۡ لِي مِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ ١٠٠

«Ey Rabbim, bana saalihlerden (bir oğul) ihsânet» (diye düâ etdi).

– Hasan Basri Çantay

فَبَشَّرۡنَٰهُ بِغُلَٰمٍ حَلِيمٖ ١٠١

Biz de ona çok uysal bir oğul müjdesini verdik.

– Hasan Basri Çantay

فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ ٱلسَّعۡيَ قَالَ يَٰبُنَيَّ إِنِّيٓ أَرَىٰ فِي ٱلۡمَنَامِ أَنِّيٓ أَذۡبَحُكَ فَٱنظُرۡ مَاذَا تَرَىٰۚ قَالَ يَٰٓأَبَتِ ٱفۡعَلۡ مَا تُؤۡمَرُۖ سَتَجِدُنِيٓ إِن شَآءَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلصَّٰبِرِينَ ١٠٢

Artık o (oğul İbrâhîmin) yanında koşmak çağına erince (babası) «Oğulcağızım, dedi, ben seni rü'yamda boğazlıyorum görüyorum. Bak artık ne düşünürsün». (Oğlu) dedi: «Babacığım, sana edilen emir ne ise yap. İnşâallah beni sabredenlerden bulacaksın».

– Hasan Basri Çantay

فَلَمَّآ أَسۡلَمَا وَتَلَّهُۥ لِلۡجَبِينِ ١٠٣

Vaktâkî bu suretle ikisi de (Allahın emrine) râm oldular, (İbrâhîm) onu alnı üzere yıkdı.

– Hasan Basri Çantay

وَنَٰدَيۡنَٰهُ أَن يَٰٓإِبۡرَٰهِيمُ ١٠٤

(104-105) Biz ona: «Yâ Ibrâhîm, rü'yâna sadâkat gösterdin. Şübhesiz ki biz iyi hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız» diye nida etdik.

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu